I amSTERDAM @AVRUPA GÜNCESİ

Uzun süredir Avrupa Günceme yer vermemiştim blogumda. Hazır ofis komşularımız bayramda Amsterdam'a gidecekken  orasıyla ilgili bir iki bir şey yazayım dedim, belki yararı dokunur...=)


Bunun için de her Parov dinleyicisinin Amsterdam deyince ilk aklına gelen şey (şarkı demiyorum!) olan "Lost in Amsterdam"ı fona yerleştiriyorum. Şehrin tadını tüm Erasmus arkadaşlarımla bu şarkı eşliğinde çıkardığımdan mıdır bilinmez, bu melodilerin Amsterdam'a yakıştığı görüşündeyim...

Parov Stelar_Lost in Amsterdam
Evet, nerde kalmıştık? Amsterdam diyorduk...
Geçen yıl bu zamanlar Hamburg'ta yaşarken, "o kadar yakınımızda ki, gitmezsek çok ayıp olur" diyerek çıktık Amsterdam yollarına, koca bir Erasmus kafilesi olarak. Kimse diğeri olmadan gitmek istemediği için Ağustos'u bulmuştu gitmemiz... Eğer hava bizim gittiğimizdeki gibi sürekli kapalı ve yağmurlu olmazsa -ki mütemadiyen yağışlı bir havaya sahip kendisi-, gitmek için ideal bir zaman yaz ayları, şehirde özgürce kaybolabilmek için... 
Hollanda'nın başkenti olmuş bu şehir, 12.yy'da Amstel Nehri kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulmuş ve günümüzde en kalabalık ve en önemli kenti konumuna gelmiş. Merkezinde bulunan Dam Meydanı, destinasyon noktalarımızın hep başlangıç noktası oldu bizim için... Çünkü meydanın bir tarafından kanalların arasına karışıyosunuz, bir tarafından kafelerin ve "coffee shop"ların bulunduğu sokağa dalıyorsunuz, bir taraftan da alışveriş aksında kendinizi İstiklal'de yürüyor hissediyorsunuz... Meydanda kalmak isterseniz de, gün boyu faal olan kalabalığın içinde kostüm giyerek ve şov yaparak para toplayan, bizim "Avrupa'nın dilencileri" dediğimiz kişileri izleyebilir, capoeira yapan bir grup Brezilyalı görebilir, meydana bakan kafelerde kahvenizi yudumlayabilir, etrafınızda bulunan tarihi yapıları seyre dalabilirsiniz. Eğer başka bir şehirde gitmediyseniz de, Madame Tussauds Müzesi'nde ünlülerle eğlenceli pozlar verebilirsiniz. Biz Berlin'de gittiğimiz için burdakine girmedik, o yüzden içi hakkında daha detaylı bilgi veremeyeceğim. 
Öyle bir şehir ki Amsterdam, hem tarihi kent dokusunu merak eden araştırmacılara, hem Van Gogh'un eserlerini ve benzer müzeleri yerinde görmek isteyen sanatseverlere, hem de çılgın gece hayatı ve yasallaştırılmış "coffee shop"ları merak eden gençlere -çoğunlukla- kapılarını açmış durumda. 
Bunun haricinde, kanallar ve üzerinde sıralanmış 17. yy mimarisine ait kültleşmiş binaların bulunduğu akslar boyunca özgürce yürümeniz olmazsa olmayacaklardan. Özellikle gece olunca şehir o kadar romantik bir görüntü alıyor ki, sırf bu an için bile yalnız gitmemeye değer, keyfi  o zaman tam olarak çıkıyor. =)
Gezilecek yerler olarak başlıca önerilerim ise, Van Gogh Müzesi (http://gokcengokyer.blogspot.com/2012/01/vincent-van-gogh-avrupa-guncesi.html), Vondel Park, yeni konut bölgesi olan; Amsterdam'ın mimarisinin modernize edilmiş halini görebileceğiniz Borneo (gittiğinizde kendi hayalinize en uygun evi seçiyor halde bulabilirsiniz kendinizi!) ve tabi ki de Red Light District... Bunun yanısıra gezilecek birçok müze de mevcut şehirde; Anne Frank Museum, Devlet Müzesi olan Rijksmuseum, Ressam Rembrandt'ın evi Rembrandthuis gibi...
Borneo
Vondel Park
Bunun yanında laleler ve lale soğanları, Hollanda porseleninden objeler ve yel değirmenleri şehrin simgesi olmuş ve hediyelik eşya raflarında yerlerini almış durumda...
Kentin dünya markası haline gelmiş biralarını (Heineken, Amstel, vb) da denemeden gelmeminizi tavsiye ederim;)  (http://gokcengokyer.blogspot.com/2011/11/denemeden-donmeyin-listesi-avrupa.html )
Birkaç küçük uyarı:
  • Kaldığınız otellerde kesinlikle üst katlara yiyecek taşımayın, yoksa sabah uyandığınızda farkettiğiniz gece birkaç küçük ziyaretçiniz (evet fare!) olabilir.
  • Eğer "coffee shop"lara uğramayı ve birşeyler denemeyi düşünürseniz, yanınızda mutlaka denemeyen birisini bulundurun. Kime nasıl etki yapacağı belli olmayabiliyor;)
  • Şehirde bisikletlerin sayısı neredeyse kent nüfusu kadar ve büyük bir kısmı kent içi ulaşımda bisikleti tercih ettiği için, şehre ilginç bir bisiklet trafiği hakim. Yaya olarak ulaşım sıkıntısı çekmeniz, her an önünüze birinin bisikletini kırması olası, aman dikkat!
  • Günün ilk treniyle erkenden gidebilmek uğruna parti sonrası uyumadan sabah trenine yetişmeye kalkmayın, zira ilk gece hepiniz "1-2 saat dinlenip gece buluşuyoruz!" cümlesini kurduğunuzu sabah 10'da uyanarak pişmanlık dolu bir panikle farkedebilirsiniz!! =))
  • Son trene güvenip dönüş planları yapmaya kalkmayın, her an birisi trenin önüne kendisini atmak suretiyle sizin o seferi kaçırmanıza ve gece boyunca bir Türk dönerci bulup 10 kişi sabahlamanıza sebep olabilir!
PS. Eğer onların dilinden anlaşmanız gereken bir durum olursa, kelimenin hemen İngilizce ve Almanca'sını düşünün, ikisinden de birer hece alıp birleştirin. Muhtemelen Felemenkçe'sini söylemiş olacaksınız! =) PPS. "I amsterdam" logosunda fotoğraf çektirmeyi unutmayın;)

4 yorum: Leave Your Comments

  1. http://www.dailymail.co.uk/travel/article-1392364/Holland-bans-foreigners-cannabis-coffee-shops.html
    ve deee
    http://www.medyafaresi.com/haber/79433/yasam-hollandaya-esrar-icin-gidenlere-soguk-dus.html

    diyorum, sen ne diyorsun ?

    YanıtlaSil
  2. Benim de amsterdam yazım hala duruyor. Bekle beni yakında.... :)

    ali yıldırım
    www.gezginseyyah.com :)

    YanıtlaSil

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı