Türkiye'yi Uyandıran Adam Özgür Aksuna ile Max Fm, Hayatı ve Ankara Üzerine @Röportaj

 

En çok Ankara'da yaşayanlar bilir, Max Fm'in Türkiye'yi Uyanduran Adam'ı Özgür Aksuna'yı... En çok Ankara'lılar bilir ama, bir o kadar da dünyaya yayılmış bir takipçi kitlesi de bulunmakta hem Max Fm'in, hem de Özgür Aksuna'nın, internetin sağladığı ayrıcalıklar sayesinde...
Müziğin hayatında büyük yer tuttuğu insanlardan biri olarak, Max Fm'i ilk keşfettiğimde mutluluğum büyük olmuştu, zira her daim kaliteli, kafa yormayan, aksine yorgunluğunuzu alabilen bir radyo kendisi. Üstelik arkadaşlarıma bulunduğum tavsiyeler üzerine aldığım geri dönüşlerde de bahsi geçtiği üzere 'bu şarkıyı daha önce hiç radyoda duymamıştım' dedirtecek, nitelikli şarkılara yer vermekte. Kendim adına da daha önce bahsettiğim gibi, benim hayatımda bir fon müziği konumunda Max Fm, her an her yerde dinler durumda olduğumdan dolayı...
İşte bu keyifli radyonun, en dinamik ve keyifli insanlarından birisi Özgür Aksuna... Sabahları arabada hep sesini duyduğum, çook uzun bir süre sonra sosyal paylaşım sitelerinde de takip etmek aklıma geldiğinde, anında karşılıklı takip edildiğim için şaşırdığım ve bağlantıya geçmek istediğim an karşımda bir hayal kahramanı olmadığı gerçekliğine inandırdığı geri dönüşler aldığım nadir şöhret sahibi insanlardan biri kendisi, tıpkı diğer Max Fm kahramanları gibi...
Ama laf aramızda, en çok da Özgür Aksuna; binlerce insanın hayranlığını kazanan, istikrarlı takipçisi olan, sabahların olmazsa olmazlarından...=) İçtenliği, dinamizmi, o sabahları herkesin modunu yükselten enerjisi ve şen kahkaları ile her geçen gün katlanarak artan dinleyicilerinin sevgisini kazanmakta...
Yüksek enerjisi olan insanlara olan çekim gücüm ve kendisinin mütevazı ve samimi kişiliğine olan dayanağım üzerine kendisine böyle bir teklif götürdüğümde anında olumlu cevap aldım. Hatta ben sadece çekim yapmayı, ziyaret edip tanışmayı göze almışken, kendisinin röportaj fikrini eklemesi de çok nazikçeydi doğrusu...
Biraz da bu sebepten, söyleşiyi Max Fm'de yapmayı düşünüyorduk aslında hep, ama ortak uygun vakit bulma sıkıntımız uzun bir süreyi almaya başlayınca, başka bir zaman, başka bir yerde buluşmaya karar verdik nihayetinde... İleriki zamanlarda orada da ayrı bir çekim yapmak konusunda da hemfikir olduk.=)
Söyleşiye başlamadan önce, izlenimimi belirtmek gerekirse; gerçekten radyoda duyduğunuz sıcaklıkta bir insan. Üstelik ortak yakın arkadaşlarımızı da keşfetmemiz üzerine kendisine duyduğum yakınlık daha da pekişmiş oldu. Birbirimizden vedalaşarak değil de, en yakın zamanda tekrar bir buluşma ayarlamak ümidiyle ayrıldık. Ne mutlu bana ki, değerli bir dost daha kazanmış oldum bu güzel vesileyle diyor, sözü Sevgili Özgür Aksuna'ya bırakıyorum...



G.G. Kısaca sizi tanıyalım önce?
Ö.A. İnsanın kendisini anlatması zordur ama anlatmaya çalışayım yine de... Kelimeler aslında zor kendimi anlatmak için. İnsanlar beni yaşayarak -hep öyle derler ya- öğreniyorlar. Sabahları radyodan dinliyorlar, eğitimlerime katılıyorlar, benimle beraber yemek yapmayı tercih ediyorlar... ('CV olarak peki kimdir Özgür Aksuna?' diye soruyorum.) Multidisipliner eğitim aldım. 1978 doğumluyum. Doğma büyüme Ankara'lıyım. 'Neden Ankara, İstanbul değil?' diyorlar bana, ama ben Ankara'yı seviyorum, o yüzden başka bir şehre proje için, eğitim için gitsem bile benim için burasıdır; Ankara'dır her zaman... Çevre Mühendisi'yim, iktisatçıyım. konservatuar eğitimim var. Ses Sanatçılığı yaptım TRT Ankara Radyosu'nda uzun süre... ('Hangi ara?' diyorum bu yaşta bu kadar başarıyı duyunca bu sefer de... 'Erken başlayınca hayata...' diyor Özgür Aksuna da.) Seslendirme sanatçılığı yapıyorum bir taraftan da... 'Neşeli Patiler'in seslendirmesini yapıyorum, Discovery Channel'da tanıtım seslendirmelerini yapıyorum. Cook&Fun'da yemeği eğlenceye dönüştürüyorum. Benim annem aşçı, mutfakta yetiştim diyebilirim, iyi yemek yapar; iyi yemek yerim. O yüzden yemek benim için bir keyif. Çok mutlu oluyorum mutfakta. Kendimi iyi ifade ettiğim yerlerden biri mikrofonsa, diğeri de mutfaktır. Bununla ilgili de yeni bir televizyon programı olacak yakında... Yemeklere farklı açılardan bakmayı, farklı lezzetler tattırmayı, farklı yemekler yapmayı anlatacağız. ('Yarışma gibi mi olacak peki?' diye merak ediyorum, 'değil' diyor...) Onun dışında Max Fm'de sabahları 07.00-12.00 arası yayındayım. 15. yılım yayıncılık hayatında. Bu yıl birçok ödül aldım (RTGD'nin '2011 Yılı Medya Oscarları'nda yılın DJ'yi seçildi Aksuna... 'Tabi önemli olan insanların kalbinde kalmak, Oscar'lar gelip geçici' diye de ekliyor...) Birkaç nesil bizimle beraber büyüdü, ben onların gönlünde sevgimizi görebiliyorum. Her seferinde birileriyle karşılaşınca bunları duymak inanılmaz bir keyif. İnsanı manevi olarak çok doyuruyor, önemli olan da maddiyattan ziyade budur...Önemli olan maneviyatınızı doyurabilmek.
 
G.G. Neden radyoculuk peki? Ne zaman karar verdiniz istediğinize?
Ö.A. TRT Radyosu'nda çalışıyordum. O zaman öğrenciydim. Çok büyük ustalarla çalıştım. Şuan birçoğu aramızda değil. Onlar bana ilk bunu öğretmişti. Şuan bir akademi açma sebebim de odur. ( Onların teslim ettiği bayrağı sonraki nesillere devretmek... Mikrofonun karşısına geçtikten; o havayı soluduktan sonra da asıl beni mutlu eden; asıl istediğim şeyin de bu olduğuna karar verdim. Evvela müzik olmalıydı hayatımda. Her halükarda devam ettirdim müziği hayatımda; çaldım, söyledim, anons ettim, paylaştım, duyurdum... Sonra dedim ki 'radyodur benim için önemli olan'. Ailemle de çok mücadele verdim bu iş için. 'Niye bu kadar iş imkanın varken?' dediler. Onları ikna etmem zor oldu. İnsanların bu meslekle ilgili fikirleri yeni yeni gelişmeye başladı, eskiden böyle değildi. Kız bile vermezlerdi radyocu adama... Ama ben hepsine direndim ve istediğim işte devam ettim. (Ve hepsini de utandırdınız diyorum, onaylıyor.=) ) 

G.G. Max Fm'le yollarınız nasıl kesişti?
Ö.A. Max Fm'le yollarımız devam ediyordu aslında, Capital'ın devamı olarak. Sadece ismimiz değişti, ekip olarak yine aynen devam ediyoruz. Capital ile yollarımın kesişmesi de bir tesadüftü tamamen. Yeni açılan bir radyonun iş başvurusuna gitmiştim, yanlış yere gitmişim, gittiğim yer Capital imiş. Bana dediler ki 'burası Radyo Capital, isterseniz buyrun formu doldurun'. Sonra da doldurdum, verdim ve kabul edildim. Ve en alttan başlayıp en üste çıkan bir başarı grafiği çizerek 15 yıldır devam ediyorum. 

G.G. Sizi sürekli bir programa dahil görüyorum, söyleşiler, eğitimler, 'workshop'lar... Sabah yayınınız da çok erken saatte... Yorucu olmuyor mu hepsine yetişmek? (Bunu soran kişi ben olmamalıydım gerçi diye geçiriyorum içimden...=) )
Ö.A. Oluyor, çok yoğun oluyor, günde 16 saat çalıştığımı biliyorum. Kolay birşey değil, ama insan sevdiği işi yaptığı zaman, bunun yorgunluğu, tatlı yorgunluğa dönüşüyor. ('Haftasonu da dersleriniz oluyor, nasıl dinleniyorsunuz?' diye soruyorum, 'Bulduğum her fırsatta dinleniyorum' diyor...) Ne olursa olsun, belirli bir saatte yatağa girmeye çalışıyorum. Sağlıklı beslenmeye çalışıyorum, spor çok az yapabiliyorum ama yapmak için gayret ediyorum. Moral çok önemli bu işte, o yüzden kendimizi moral olarak yüksek tutmaya çalışıyoruz ki insanlara enerji verebilelim. Evvela ben uyanacağım, ben mutlu olacağım; daha sonra ben uyandıracağım, ben mutlu edeceğim. ('Peki, diyorum, hiç ses kısılması, uyuyakalma durumları olmuyor mu?') Oluyor tabi, ama uyuyakalma hiç olmadı.=) Benim işim uyandırmak 'Türkiye'yi Uyandıran Adam' olarak. Mümkün olduğunca iyi uyandırmaya çalışıyorum insanları.

G.G. Benim kendi adıma merak ettiğim bir soru bu daha ziyade. Nasıl şarkı introsu esnasında cümlelerinizi tam şarkı sözlerine girmeden tamamlayabiliyorsunuz? -Ben dinlerken çok stres oluyorum da!=) -
Ö.A. Gülüyor... O uzun zamanlı bir çalışmayı gerektiren birşey, şarkıyla bütünleşmen gerekiyor, ritim olarak; herşeyiyle.  Bu radyoculuğun vermiş olduğu bir deneyim aslında. Kaç saniyelik bir introysa o kadar saniyelik konuşmayı bilir hale geliyorsun. Ama tabi öncesinde bunlar yazılıyor, denemeleri yapılıyor, öyle kolay işler değil...

G.G. Ankara'da olmayı seviyorum diyorsunuz...İsteklerinize cevap veriyor mu şehir?
Ö.A. Benim tüm sevdiklerim burada, bütün sevdiğim yerler burada. ('En çok nerede olmayı seviyorsunuz Ankara'da?' diye devam ediyorum sormaya...) Sevdiğim insanlarla olduğum heryer aslında benim için önemli. ('Çok politik oldu bu' diye itiraz ediyorum, 'Ama öyle; mekanlar değildir; insanlardır.' diye savunuyor kendisini=) ). Mekan olarak ise Tunalı'nın yeri bir başkadır bende. Ayrancı da öyle, 15 yıldır oradayım evim oldu orası bana her türlü. Ama her an her yerde gezebilirm Ankara'da. Karanfil'de yürümeyi de seviyorum, Bahçeli'de dolaşmayı, bir yerlerde oturmayı da... Mekan güzelse, kaliteliyse, yemekleri damağıma uyuyorsa, en salaş yerde bile yiyebilir, içebilirim, hiç problem değil.

'Özel hayatınıza dair biraz dedikodu istesek?' diyorum Aksuna'ya, ama aldığım cevapların aramızda kalması konusunda karar kılıyoruz. O yüzden üzgünüm kızlar.. =))

G.G. Yayın sırasında komik şeyler oluyordur mutlaka, çoğunu anında paylaşıyorsunuz gerçi ama bunun dışında bizim bilmediklerimiz de oluyordur... 
Ö.A. Çok oluyor... (Bir macerasıyla başlıyor anlatmaya, ama o kısmı da atlamakta hemfikir oluyoruz.. =) ) Bundan başka olara, havaalanında kalmış birisi yayına katıldı 'Erkek arkadaşıma ulaşamıyorum, sizi mutlaka dinliyordur, haber verir misiniz?' dedi. Ben de yayında söyledim, 5-10 dakika sonra bu sefer erkek arkadaşı aradı 'Abi, duydum tamam almaya gidiyorum' dedi.=) Depo memuru arayan birisine depo memuru bulduk: duyurduk; 100 kişi aradı...

G.G. Çok samimi ve sıcaksınız ilk kez karşılaşsanız dahi takipçilerinizle. Hayranlarınızdan ucunu kaçırıp, rahatsızlık boyutu verecek bir durum oldu mu hiç bugüne kadar?
Ö.A. Çok oluyor... Bayan hayranları tarafından başına gelen ilginç hikayeleri anlatıyor, inanamıyorum. O yüzden pek o kısımları da anlatmakta fayda görmediğimden atlıyorum.Yapmayın kızlar, etmeyin böyle şeyler diyorum sadece.... =) 
G.G. Son olarak dinleyicilerinize Gökçen Gökyer Blog'a özel ne söylemek istersiniz?
Ö.A. Aynı zamanda kişisel gelişim uzmanı olduğum, yaşam koçluğu yaptığım için şöyle diyeyim; hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmesinler; pes etmesinler. Hayatı sevsinler, yaşadıkları her anı sonuna kadar değerlendirsinler. Pozitif olsunlar, gülümsemekten asla vazgeçmesinler. Negatiflik içeren herşeyi hayatlarından uzaklaştırsınlar, bunlar kişiler bile olsa... Yaptıkları işi sevsinler, sevmiyorlarsa sevdikleri işin peşinde koşsunlar, ya da sevdikleri hobiler edinsinler, en azından ordan telafi etsinler.  Ailelerine ve sevdiklerine de hayatın kısa olduğunu unutmadan mutlaka fazlasıyla zaman ayırsınlar. Sağlıklarını kaybetmeden sağlığın ne kadar önemli olduğunu, para kazanmak için sağlığın kaybedilmeyeceğinin farkına varsınlar. Bu böyle gider, diyor, biz de 'üç nokta koyalım' diyoruz bu güzel tavsiyelere... Blogda bu düşünceleri destekleyen birçok paylaşımı toparlar nitelikte oldu diye de düşünüyorum içimden...

FotoğrafRöportajın sonuna dayanamayıp bir soru daha ekleme gereği duyuyorum bu son güzel yorumları da aldıktan sonra... O kadar güzel, verimli ve faydalı projelere imza atıyor ki Özgür Aksuna...  Açtığı Black Model Academy'de devam eden nitelikli eğitimleri, 'Chef Akademi'de her hafta farklı lezzetleri eğlence haline dönüştüren yemek 'workshop'ları, yakında başlayacak olan televizyon programı ve sürekli davet alarak gittiği, yakında şehir dışı da ziyaret edeceği üniversitelerdeki eğitimleri takdir-e şayan gerçekten diyor ve soruyorum pekiştirmek adına:

G.G. Eğitimlerinize insanlar neden gelmeli?
Ö.A.  Evvela, kendilerini tanıyıp keşfetmelirini sağlıyoruz, çünkü insanlar kendilerini tanımıyorlar. Bilmedikleri yönlerini ve potansiyel olan yönlerini nasıl kullanacaklarını öğreniyorlar. İş, aşk ve sosyal hayatlarında yaptıkları yanlışları görüyorlar, bunları düzeltiyorlar ve kendilerini geliştirmek; daha iyi hale getirebilmek için ne yapmaları konusunda fikir ediniyorlar. Bununla ilgili çalışmalarla birlikte, hayatı daha yaşanır, daha mutlu, daha başarılı, daha kazançlı hale getiriyorlar. Bundan hem manevi, hem de maddi doygunluk sağlıyorlar. Bu da onları daha iyi bir hayata taşıyor, şeklinde tamamlıyoruz söyleşimizi.


Özgür Aksuna'yı tanımayanınız varsa, az buçuk artık tanıyorsunuz. Detaylı bilgi istersenz, www.ozguraksuna.com adresinden hem kendisine, hem de merak ettiğiniz konu ve bilgilere ulaşabilirsiniz. Sabahları da Max Fm'de kendisi zaten bekliyor olacak. Eğer içinizden o an birşey geçmiş ve paylaşasınız gelmişse, twitter ve facebook hesaplarından Özgür Aksuna'ya iletebilirsiniz, rahat olun...;)
Tekrardan, tüm nezaketi, samimiyeti ve bu güzel söyleşimiz için kendisine teşekkür ediyor, daha nice sohbetlerimize diyorum... =)

İçten Sevgiler,
Gökçen Gökyer


*Fotoğraflar için Nadiye Aksakal'a da çok çok teşekkür ederim.

4 yorum: Leave Your Comments

  1. Çok keyifliydi çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çok teşekkür ederim, çok keyifliydi gerçekten...

      Sil
  2. Wuuu huuuu... :P süper bir röportaj ve süper güzel insanlar...
    Öncelikle blog sahibesi Gökçen hanım'ı tebrik ederim. Sonrasında da Özgür beyi..

    Enerji dolu insanlar her zaman pozitif katkı sağlıyorlar çevrelerine...Teşekkürler...

    Bu arada söyleşinizi yaptığınız mekan neresi? Güzel bir yere benziyor merak ettim ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süper enerjik yorumunla şenlendirdiğin için bu güzel sohbeti de ben teşekkür ederim Özgehan'cım. =)
      Mekan House Cafe, Gazi Osman Paşa'da... Güzel bir yer. ;)

      Sil

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı