Nessebar/Bulgaristan @BALKANLAR

Seyahatlerle olan bağım malum… Seviyorum gitmeleri. Bazen gideceğim yerleri merak ettiğimden, bazense sırf yaşadığım yeri özleme isteğimden…

Gittiğim yerlerde deniz de varsa benden mutlusu yok! O kadar psycho bir bağım var ki kendisiyle, bir süre gitmediğimde, görmediğimde o denizi; deniz gören sahilleri, rüyalarımda belirerek yine zorla kendisine çekiyor beni…

Ben yakın zamanlı deniz görme planları yaparken, sizlere de hala yazmamı bekleyen şehirlerden bahsediyorum.

En son yurt dışında Bulgaristan ve Romanya’yı gezmiştik biliyorsunuz. Hala yazmadığım yerler varken yenilerini planlamam çok ayıp diyor, bu sefer hep birlikte Nessebar’a gidiyoruz!


Bulgaristan’ın antik bir kıyı kenti olan Nessebar, Burgaz ilinin küçük bir ilçesi aslında. Wikipedia’nın söylentilerine göre buraya “Karadeniz’in incisi” ya da “Bulgaristan’ın Dubrovnik’i” de denmekteymiş. Biraz abartmış olabilirler görüşündeyim. =)

Tabi, biz yine 'sezonu kaçırmış turist' kıvamında bir gezide olduğumuz için belki de asıl etkisini hissedememiş olabiliriz...

1983 yılı itibariyle Unesco’nun Dünya Mirası Listesi’nde imiş burası. Buradan da anlaşılacağı üzere, kentsel doku ve tarihi kalıntılar çevrenizde sık sık karşınıza çıkmakta.



Ince bir yol ile kara bağlantısı sağlanan bu karanın zamanında girişi ücretli imiş. Girişteki kapılar bu yüzden bulunmakta yani. 



Biraz sahilde ilerlemeye başladığımızda kendimi evime gelmiş gibi hissediyorum bir anda, Urla'da buluyorum kendimi zira. İki şeritli yolun bir tarafı boylu boyunca uzanan deniz iken, yolun diğer tarafı boyunca cephe alan binalar yer almakta. Küçük limanları da kente dekor kıvamında hava katmış adeta. =)


Sahile bakan, kendine has dokusu olan küçük  binaların aralarından içlere dalarak kaybolma isteği duyuyorum sonra. Her sokak dar bir ara ile başka bir sokağa bağlanarak merakımı uyandırıyor. Sokakların arasından denizle göz göze gelmemin verdiği mutluluğu ise hiç saymıyorum!. Ege kızıyım, malumunuz. Benden direkt bir artı puan kazanıyor Karadeniz sahilleri de, konu denizse...


Sezon kapanmış olduğundan o ünlü sahillerine, eller havaya mekanlarına hiç ilişmiyoruz ve tek derdimiz o meşhur kalkan balığını tatmak oluyor. Gündüz, hafif kapalı havadaki tesellimiz, yine bir kurulmuş sofra oluyor böylece.



Yol üzerindeki ve ara sokaklardaki hatıra eşyası satan dükkanlara da küçük küçük can vererek yolumuza devam ediyoruz. =)

"Belki bir dahaki sefere, mevsim yaz olduğunda da gecelerine eşlik ederiz" diyerek şehri ardımızda bırakıyoruz...



0 comments:

Yorum Gönder

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı